KADİRLİ BELEDİYESİ GELENEKSEL ÇOCUK OYUNLARI ŞENLİKLERİ DÜZENLENDİ

KADİRLİ BELEDİYESİ GELENEKSEL ÇOCUK OYUNLARI ŞENLİKLERİ DÜZENLENDİ

Hasan Dede Türbesi için iyileştirme ve çevre düzenlemesi çalışmaları başladı.

Hasan Dede Türbesi için iyileştirme ve çevre düzenlemesi çalışmaları başladı.

KADİRLİ TİCARET BORSASI BAŞKANI VE YÖNETIM KURULU ÜYELERİ  BASINLA BİR ARAYA GELDİ

KADİRLİ TİCARET BORSASI BAŞKANI VE YÖNETIM KURULU ÜYELERİ BASINLA BİR ARAYA GELDİ

TEKELİ KÖYÜNDE ÇIKAN YANGINDA ODUN VE BALYALAR YANDI

TEKELİ KÖYÜNDE ÇIKAN YANGINDA ODUN VE BALYALAR YANDI

Başkan Olcar, şoför ve galerici esnaflarıyla bir araya geldi

Başkan Olcar, şoför ve galerici esnaflarıyla bir araya geldi

Sevgi üzerine veya hayata dair…
    • 17 Ekim 2018 - 07:00:44

Sevginin tanımlanması oldukça güçtür. Çünkü sınırları belli olmayan çok geniş kapsamlı bir kavramdır. Ayrıca sevgiyi tanımlamak onu sınırlandırmak olur. Bu yüzden tanımlamalar yerine onu hayatımızın önemli bir parçası haline getirmek tutarlı olan yoldur.

Sevgi, günümüzün yoğun yaşanan hayat macerasında belki de çoğu zaman ihmal ettiğimiz, ama en çok ihtiyacımız olan duygudur. Sevginin ve aşkın gücünü anlatan bir dizede bakın şair ne söylüyor;

“Sevgiyi bilmeyen balıklar,

Bir kavanoz suda yaşadılar…

Bir kavanoz suyu hayat sandılar.

Ya sevgiye ve aşka düşenler..

Onları hiç sormayın..!

Onlar deryalara sığmadılar…”

Bu dizelerde olduğu gibi insanlık, küçücük dünyasının korku, ümitsizlik, nefret kokan sularında çırpınmakta ve sığınacak bir liman aramaktadır. Etrafımıza baktığımızda öfke ve nefretini din haline getirmiş, korku ve endişelerini kılavuz yapmış insanları görmek üzüntü vericidir. Bazen düşünürüm bizler nasıl bu hale geldik veya getirildik….!

Geçmişte bizim gençliğimizde yaşanan bütün acılar ve facialar belki de bu duygularımızın körelmesinden kaynaklanmıştır diye düşünürüm. İnsanların ve Dünyanın bu denli sevgisiz, hoşgörüsüz ve nefretle dolu olması gelecek adına endişelenecek bir durumdur. Bazen bu öfke ve nefretini kusmaya hazır insanlarla konuştuğumda ve bunun nedenini sorduğumda hep birtakım sudan şeyler anlatırlar. Oysa dikkatli bakan bir göz, hisseden bir kalp, asıl sebebin insanın kendi içindeki kişisel kavgasından kaynaklandığını anlayabilir.

Nedendir bilinmez, birbirimizin en küçük hatasında veya yanlışında çoğu zaman oldukça acımasız oluyoruz. Oysa herkes kendi gibidir, başkası gibi değil. Ama biz herkesin bizim gibi olmasını isteriz. Ne demekse……? Leo Buscaglia “Yaşamak sevmek ve öğrenmek” adlı kitabında bu konuyu şu dizelerle dile getiriyor;

“Mutlu olamam değişirsem

Sadece sizin bencilliğinizi tatmin etmek için.

Hoşnut da olamam eleştirdiğinizde beni,

Sizin gibi düşünmediğim,

Ya da görmediğim için,

Uyumsuz diyorlar bana.

Oysa inançlarınıza her karşı çıkışımda,

Siz de benimkilere karşı çıkıyorsunuz.

Aklınızı biçimlendirmeye çalışmıyorum,

Biliyorum kendinizi bulma savaşı veriyorsunuz.

Bana akıl vermenizi de kabul edemem.

Çünkü ben de kendimi bulma savaşındayım…!

Hepimiz aslında kendimizi bulma savaşı veriyoruz. Ama bazıları bu savaşı başkalarının hayatını çalma ve kullanma pahasına veriyor. Oysa adil olan bu değildir. Doğru olan herkesin kendi hayatının hesabını verebilmesidir. Bu konuda birçoğumuzun bildiği bir Nasrettin Hoca fıkrası vardır.

“ Bir gün Hoca yolun ortasında dizleri üstünde oraya buraya gidip bir şeyler aranmaktayken bir arkadaşı onu görür. “Hoca ne arıyorsun?” diye sorar. Hoca “Evin anahtarını kaybettim” der. “Vah vah çok kötü aramana yardım edeyim” der arkadaşı ve O’da dizlerinin üzerine çökerek aramaya başlar. “Hoca anahtarı nerelerde düşürdün? Diye sorar arkadaşı.

Hoca “evde” der.

“Peki öyleyse ne diye burada arıyorsun?”

“Çünkü burası daha aydınlık” diye cevap verir Hoca”.

Bu kıssadan alınacak çok önemli dersler vardır.

Hepimiz çoğu zaman aradığımız cevapları hep

dışarıda aramıyor muyuz?.. Aradığımız her şeyin

dışımızda bir yerde kolayca bulabileceğimiz

o aydınlıkta olduğunu sanıyoruz. Oysa bizim

için gerekli cevapların hepsi içimizde bir yerlerde

saklıdır.. İçerisinin birazcık karanlık ve gizemli

olması bizi korkutmamalıdır. Kendi yarattığımız

korkularımızı ve tabularımızı yenip bu yolculuğu ve arayışları kendi içimizde yapmak zorundayız. Bu yolculukta bir çok sorunun cevabını bulabileceğiz belki de…! Belki de orada bir yerlerde parıldayan “sevgi” hazinesini bulacağız kim bilir..!..?

Yazımızı yaşadığı çağın en zalim krallarını ve diktatörlerini sevgi silahıyla dize getirmiş büyük düşünür ve gönül insanı “Ömer Hayyam’ın” dizeleriyle bitirmek istiyorum.

Bir yürek ki yanmaz,

Yürek denir mi ona,

Sevmek haram yüreğinde ateş olmayana.

Bir gününü sevgisiz geçirdinse yazık,

En boş geçen o günün,

O gündür inan bana….

Sevgiyle kalın mutlu olun…

Prof. Dr. Yakup İçingür

Gazi Üniversitesi Teknoloji Fakültesi

  • UYARI
  • Sistem 2 Farklı Yöntemle IP Numaranızı Kayıt Altına Almaktadır. Yasal Durumlarda Bu Kayıtlar Yetkili Mercilere Tarafımızdan Verilecektir. Lütfen Yorumlarınızı Buna Dikkat Ederek Yazınız.
  • Yorumla

ANKET

Sitemi nasıl buldunuz?

Üye Girişi
  • Kullanıcı Adınız
  • Şifreniz