(14.30 Belediye binasını fark edildi). Bu binalar benim vergimle yapıldı. Ne kadar görkemli ne kadar ihtişamlı… Kaç insan çalışıyor acaba içinde? Şu heybete bakın… İsraf mı imkan mı? Lazım mı?
( Bu cümleleri kurarken içsel konuşmamla) Dayıcım binayı görüyor musun? Diyerek yeğenim duygularıma tercüman oluyor.
(16.30 Battal Gazi’ye doğru yol alırken). Işıklar kırmızıdan yeşile doğru dönüyor. Şehrin eski ve tarihi yanı kahverengi ve yeşil renkle müthiş bir sahneye sahip. Kanlı Kümbet’e uğrarken kullanılan malzeme gereği yeğenlerim arasında ufak bir aydınlatma yaşanıyor. Tuğla kullanılan yapıda yenileme var mı? Yok mu? Diye konuşulurken hemen kapı ağzındaki tabloda yazılanları okumak sonradan aklımıza geliyor. Ve görülüyor ki orada tüm yapılanlar yazıyor.
(16.45 Ulu Cami) Camiden içeri abdestli olmayan girmesin, diye espri yapıyor yeğenim. Gülüşmeler biterken gerçekten abdest şart mı? Diye icazet almak lazım diye düşünüyor diğer yeğen. Meşhur ve tarihi camiden içeri girmeden bekleniliyor fakat herhangi bir yetkili görülmüyor. Cami’ye giriliyor ve muntazam bir havada soluk alınıyor, fotoğraflar çekiliyor… Ama namaz kılınmıyor! Ve çıkarken bağış kutusuna hayır adı altında para atılarak çıkılıyor. Çıkarken de görülüyor ki kimse yok.
(17.03 Tarihi kervansaray önü) ulaştığımızda kapılar kilitli bulunuyor. Etrafta görevli aranıyor çünkü uzaktan gelen misafirleriz bu önemli yeri görmek şart fakat kimse yok, mesai bitmiş deniliyor ve tarihinde bir mesaisi olduğu anlaşılıp koskoca kervansarayın kilitli kapıları ardını göremeden dönülüyor.
(17.10 etraftaki tarihi konak ziyaretleri) konaklar arasında fotoğraf çekilirken, bir adet 4 katlı gecekondu gibi ucube dikkat çekiyor. Ve aynen şu cümleler kullanılıyor.
– şu ucube hiç hoş olmamış
+ zamanın zenginleri sanırım abi.
-yıkılması lazım.
+ inşallah abi, bu arada bizim buralar kırmızı seviyeden sarı seviyeye indi, yani deprem bölgesi değil, ayrıca düzenli bir şehir ve temiz tarihi.
-evet ben de çok beğendim.
(18.40 Şehir merkezi) Malatya yazısı ve kayısının olduğu yerde fotoğraf çekilir. Çekilirken ‘’y’’ harfinin yerinde sağlam durmadığı ve çıktığı fark edilir. Yüzlerce kişinin uğradığı o yerde kimsesinin o harflere dokunmak belki de aklına gelmemiştir.
Ve Deprem anı!
-abi ayağını mı sallıyorsun?
– yok kardeşim…
Tam o esnada tüm esnaf ve oturduğum yerdeki herkes dışarı çıkar. Tüm şehir dışarda. Apartmanlarda ayrılma ve çatlaklar, insanlarda korku…
Ben oradaydım!
Şu bir günü iyi tahlil ederseniz yazımda ne demek istediğim gayet açık ve ortada. Alta bez bağlamak için çocuğun kaka yapmasına gerek yok! Burası en genç jeolojik yapılardan. Bez bağlarken erkek kız diye ayırt etmemek gerek! Bu tedbiri ve tedbirleri herkesin bilmesi lazım! Bezi bağlarken bez alınmasın satılmasının saati yok! Herkesin mantıklı şekilde düşünmesi lazım! Bezi alırken aldığınız yerdeki insanların yerinde olması lazım! Yoksa çocuk altına yapar o da pişik olur.
Özetle, ne deprem öncesi tedbirler alınıyor ne deprem anında sakin kalınıyor ne de deprem sonrası ders çıkarılıyor. Varsa yoksa “acılarda birleşiliyor.”- MUSTAFA KEMAL EVREN ÇİĞİL
- UYARI
- Sistem 2 Farklı Yöntemle IP Numaranızı Kayıt Altına Almaktadır. Yasal Durumlarda Bu Kayıtlar Yetkili Mercilere Tarafımızdan Verilecektir. Lütfen Yorumlarınızı Buna Dikkat Ederek Yazınız.
- BİLTEPELİ ÖĞRENCİLERDEN AŞIK FEYMANI’YE ZİYARET
- Yeni eğitim öğretim yılında yapılacak çalışmalar deperlendirildi
- Şampiyonlarımız Denizli’de
- Bülent Can Yeniden Refah Partisi ilçe başkanı oldu
- Kayasuyu ilkokulunda ilköğretim haftası
- Olcar,Kadirliyi beraber inşaa edeceğiz
- Kaymakamdan gazetecilere ziyaret
- İSKAN EVLERİ CAMİİNDE AŞURE ETKİNLİĞİ
- JANDARMADAN UYUŞTURUCU TACİRLERİNE GEÇİT YOK
- Sporcular “ödüllendirildi”