Kaymakam Dolu’dan hat sanatı ustasına ziyaret

Kaymakam Dolu’dan hat sanatı ustasına ziyaret

Alaca başkan mazbatayı aldı

Alaca başkan mazbatayı aldı

Derya yanık,Binboğa ve ekibine başarılar diliyorum

Derya yanık,Binboğa ve ekibine başarılar diliyorum

Üretici kadınlar pazarı açılıyor

Üretici kadınlar pazarı açılıyor

DOĞASEVERLERİ YAĞMURDA DURDURAMADI

DOĞASEVERLERİ YAĞMURDA DURDURAMADI

Doyulmaz sevgi – buram buram aşk: YUNUS EMRE
    • 21 Şubat 2019 - 07:45:28

Anadolu’yu aydınlatanlar-8…

Doyulmaz sevgi – buram buram aşk: YUNUS EMRE

 Ali Alper Çetin

                    Benim bunda kararım yok,

                    Ben bunda gitmeğe geldim.

                    Bezirgânım metaım çok

                    Alana satmağa geldim.

 

                    Ben gelmedim dâvâ için

                    Benim işim sevi için

                    Dostum evi gönüllerdir

                   Gönüller yapmaya geldim.

 

diyen, gönüller ikliminin güneşi, büyük âşık Yunus Emre’yi tanıyalım…Âşık Yunus için yazılanlar diziye gelmez,  koca bir kütüphaneyi doldurur. Aslında o yüzyılları kucaklar, yüzyıllar onu söyler, seven ve sevilen gönüller, yüzyıllardır onu söyleşir. O, yüzyılların aşk yüklü dertli dolabıdır inleyen…

                      Yunus EmreBenim adım dertli dolap

                      Suyum akar yalap yalap

                      Böyle emreylemiş çalap

                      Derdim vardır inlerim.

 

                      Suyu alçaktan çekerim,

                     Dönüp yükseğe dökerim,

                     Görün ben neler çekerim

                     Derdim vardır inlerim.

Yunus’un yaşadığı devir, Anadolu’nun içine dönük, umutsuz, bezgin bir dönemdir. Moğol akınları karşısında yenik düşen Anadolu Selçuklu Devleti, Türkmen Boylarının ikide bir ayaklanmasıyla tümden güçsüz olmuş, halktan koparak, kendi derdinde, kendi hayatını sürdürme çabasına düşmüştür. Üst üste gelen kıtlık ve sürekli kuraklıklar, bitkin ve ezik halkın yaşama umudunu kırmış, halk “gerçek mutluluğun ölümden sonra var olacağını, bu geçici dünyada, arı-duru bir gönülle Tanrı’ya yönelmeyi…” telkin eden mutasavvıf şeyhlerin çevresinde küme küme toplanmıştır. Yunus, bu ortamda, bir aşk ve sevgi güneşi olarak Anadolu’da doğmuş, umutsuzlara umut vermiş, Anadolu’nun gönlü ve dili olmuştur.

Dağlar ile taşlar ile

Çağırayım Mevlâm seni

Seherlerde kuşlar ile

Çağırayım Mevlâm seni

Mevlâsını, her yerde, her zaman çağıran Yunus, gençlik yıllarında büyük mutasavvıf Mevlânâ Celâleddin’in sohbet meclislerine katılmış:

Mevlânâ Hüdavendigâr bize nazar kılalı

Onun görklü nazarı gönlümüzün aynasıdır

beytiyle himmet nazarının gönlüne ayna olduğunu söylemiştir. Çeşitli söylentiler, Yunus Emre’nin yaşayışına renk katar. Bir kıtlık günü Hacı Bektaş Velî’nin Dergâhına varmış, buğday istemiş. Ona, buğday yerine “himmet” teklif edilmiş. “ Hayır, demiş buğday isterim”. Çuvallarını buğdayla doldurmuşlar. Köyüne dönerken yarı yolda aklı başına gelmiş. Geri dönerek Hacı Bektaş’tan “Erenler himmeti” dilemiş. “Senin kısmetin Taptuk Emre’dedir”  demişler ve Taptuk Emre’ye ısmarlamışlar. Yunus, tam kırk yıl Taptuk Emre’nin Dergâhı’na odun taşımış. “ Taptuk  Dergâhı’na odunun eğrisi bile gerekmez” diyerek, kırk yıl tek bir  eğri odun getirmemiş. Sonunda, muradına ermiş. Kendisine izin verilmiş:

Dirildik pınar olduk,

İrkildik ırmak olduk,

Artık denize daldık,

Taştık Elhamdülillah

 

Taptuğun tapusunda,

Kul olduk kapısında,

Yunus miskin çiğ idik

Piştik Elhamdülillah

diyerek, diyar diyar dolaşmış, içinde yanan ateşin közüyle şiirler söylemeye başlamış…

Yunus’un gönlünde ilâhî aşk’tan başka’ya yer yoktur artık. Bu aşkın potasında, yanıp yakılmakta, bu yanışın iniltileri Yunus’u şairleştirmede… Artık Yunus yok, ortada aşk var, aşkın terennümleri var. Yunus, bu aşk harmanında savrulan buğday taneleri gibi estikçe aşk, döküldükçe aşk:

Aşkın aldı benden beni

Bana seni gerek seni

Ben yanarım dünü günü

Bana seni gerek seni

 

Ne varlığa sevinirim

Ne yokluğa yerinirim

Aşkın ile avunurum

Bana seni gerek seni…

Yunus, Anadolu’da doğan, yine Anadolu’da batan bir tasavvuf güneşidir. Yaşadığı çağda Türkçe bir kenara itilmiş, hor görülmüşken, Yunus, Türk dilini, bütün incelik ve güzellikleriyle sırtlamış, ayağa kaldırmış, kendinden sonra gelen ozanlara öncülük etmiştir. Yunus’un dili, Anadolu’nun öz dilidir. Anadolu Türklüğünün yüreği Yunus’ta çarpar, bu yürek kükrekliğiyle Yunus’ta dile gelir:

Yunus Emre-1Gönlüm düştü bu sevdaya

Gel gör beni aşk neyledi

Başımı verdim kavgaya

Gel gör beni aşk neyledi

 

Yunus emre-2Ben ağlarım yana yana

Aşk boyadı beni kana

Ne âkilim ne divâne

Gel gör beni aşk neyledi

 

Onun doyumsuz sevgisinde, insanlığın sesini duyarsınız. Bu seste gerçek inanç, Tanrı sevgisi, insan değeri, var olmanın sevinci var. Tüm kötülüklerden arınmış, duru bir gönülle seslenir insanlığa:

Adımız miskindir bizim,

Düşmanımız kindir bizim

Biz kimseye kin tutmayız.

Kamu âlem birdir bize…

derken, insanları anlayış ve dayanışmaya, birliğe ve dirliğe davet eder. Onun bu çağrısı “sevgi” ocağınadır.

Seslenir:

Yunus Emre-3Gelin tanış olalım,

İşi kolay kılalım.

Sevelim sevilelim,

Dünya kimseye kalmaz.

 

Yunus’u kırk gün söyleşsek, yine bitmez. Bu, Türkmen Türk-İslam düşünürü ünlü şairin, bilinen iki eseri vardır. Biri, Risalet-ül Nusshiyye yahut Öğüt Risalesi adıyla aruz ölçüleri içinde yazılmış, tasavvufî, ahlâkî, dini bir eserdir. Sabır, hoşgörü gibi kavramların güzelliği anlatılırken, cimrilik, kin, nefret gibi duyguların da ne kadar kötü olduğu üzerinde durur. Diğeri ise asıl şiir gücünü yansıtan Divan’dır. Divan adlı eserinde, yazdığı tüm şiirleri derlemiştir.

Yunus’un en önemli özelliği, şiirlerini halk dili ile yazmış olmasıdır. Bu nedenle gerek yaşadığı devirde gerekse günümüzde, şiirleri rahatlıkla anlaşılabilmektedir. Yaşamının büyük bir kısmını dergâhta geçirmesi ve dervişliğe ulaşmak için harcadığı çabaların da etkisiyle, şiirlerinin çok büyük bir kısmının konusu tasavvuftur. Şiirlerinde Allah’a olan sevgisini dile getirmesidir.

Yunus, 1240 yıllarında doğmuş, 1321 yılında, seksenbir yaşlarında olduğu halde, hayata gözlerini kapamıştır. Eskişehir’de, Karaman’da, Aksaray’da, Kırşehir’de Anadolu’nun daha birçok şehir ve kasabalarında mezarı olduğu söylenirse de onun asıl mezarının seven ve sevilenlerin gönlü olduğu bir gerçektir. Bu mezar Yunus’a daha çok yakışmaktadır.

Yunus Emre-4Biz dünyadan gider olduk

Kalanlara selam olsun.

Bizim için hayır dua

Kılanlara selam olsun.

 

Ecel büke belimizi

Söyletmeye dilimizi

Hasta iken hâlimizi

Soranlara selam olsun.

 

Yunus Emre-5Tenim ortaya açıla

Yakasız gömlek biçile

Bizi bir âsân veçhile

Yuyanlara selâm olsun

 

Sela verdik kasdımıza

Gider olduk dostumuza

Namaz için üstümüze

Duranlara selâm olsun

 

Derviş Yunus söyler sözü

Yaş dolmuştur iki gözü

Bilmeyen ne bilsin bizi

Bilenlere selâm olsun.

 

Ali Alper ÇETİN

Araştırmacı

alialpercetin@hotmail.com

Kaynakça:

bilgihanem.com

yunusemre.net

Anadolu’yu Aydınlatanlar, Mehmet Önder, 1987

*Türk İslam düşünürü Yunus Emre, 1991 yılı UNESCO tarafından Yunus Emre’nin doğumunun 750. yılı olarak anılmıştır.

** Yunus Emre,  memleketi olarak birçok il ve ilçe tarafından sahiplenildiği için makalede Ankara-Yenimahalle Yunus Emre Anıtı kullanılmıştır.

 

  • UYARI
  • Sistem 2 Farklı Yöntemle IP Numaranızı Kayıt Altına Almaktadır. Yasal Durumlarda Bu Kayıtlar Yetkili Mercilere Tarafımızdan Verilecektir. Lütfen Yorumlarınızı Buna Dikkat Ederek Yazınız.
  • Yorumla

ANKET

Sitemi nasıl buldunuz?

Üye Girişi
  • Kullanıcı Adınız
  • Şifreniz