Savaş istemiyoruz. Katliam istemiyoruz. Kavga istemiyoruz. Yalan istemiyoruz. Kirlilik istemiyoruz. Mutsuzluk istemiyoruz. Yıllar boyu güz göçü bahara yaşanırken bunları haykırdık. İçimizdeki yabanlar beşeri hayatta işleme konulup üretilirken aynalara bakınca aslında hep bu dileklerin gerçekleşmesini diledik. Ve kendimizi kandırmak istesek de ne pahalı uçaklarla, ne bombalı isyanlarla, ne güzel mavi takım elbiselerle kendimizi kandıramadık.
Bir virüs dünyadaki tüm savaşları boğdu! Bir virüs darda bolca yaşayan tüm ülkeleri dara boğdu. Bir virüs değeri bilinmeyen küresel bitişin farkındalığını yarattı. Bir virüs tükenen erdemlerin kendi dünyamızda var olduğunu anlattı. Bir virüs imanın ne olduğunu gösterdi. Ve bir virüs yaşımızı aldıkça bir evin hatta bir odanın içinde ‘’ aile’’ nedir bize tekrar gösterdi.
Eski diye başlayan cümleleri sevmediğimi bu köşede yazdığım onlarca yazıda dile getirmiştim fakat hayat beni mecbur bırakıyor bu cümleyi kurmaya; eskiden karşıya bakan bizler şimdi alnımız aşağıda yere bakara yürüyoruz! Eskiden gülleri, günleri, zulümler, yavan tatları, atları, asları, hasları, yasları, kartları, zapları havada uçuran bizler şimdi bunların hepsinin bir palavradan ibaret olduğunu anlayıp 35 metre kare alanda şehirleri tanımaya, sahillere özlemle bakmaya, sılanın manasını anlamaya, üç vakitlik zamanın kıymetini görmeye, anlamlı bir ölümün nasıl olduğunu bilmeye başladık!
Vay canına! Ne büyük bir haz!
Koca insanoğlunun düştüğü hale bak! Kibir, kudret, heybet, asalet bende derken ne güzeldi değil mi?
Neyse, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Derdim dertleri abartmak ve kimseyi derde bulamak değil! Sebebin belli olduğu vakit çözüme gitmektir mesele. Virüs zaten bizi isyana, itaate, iftara, ikrara teşvik ediyor!
Bölümün bundaki sonraki hale ne olacak bunu görmek ve planlamak lazım? Basit bir örnekle; kağıda yazılı her şeyin bir planı vardır. Müfredatı belli, yasası asılı, kanunu kayıtlıdır! Bunların hepsini tekrar tekrar yaşayabiliriz. Yani; eğitimi telafi edebiliriz, sanayide bin değil de yüz kişiyle üretimi devam ettirebiliriz. Beton yollardaki çürükleri yamalayabiliriz, insanlarımızı evde ramazan da geliyor oruca iyice teşvik edebiliriz ama bir yıl sonrası telafisi olmayacak şeyler var!
Üretimin sürekliliği toprakta olmalı!
İnsanların huzuru psikolojik yardımla olmalı!
Bu iki şeyin telafisi mevsimsel! Tekrarı yok!
Üç kuruşa çocuk okutan emekçi baba, dağlarda çobanlık yapan Hamdi amca, huzurevinde kalan Leyla teyze, devletimin memuru Ahmet, milyonlara bölünüp yardımlara koşan STK başkanı Buğrahan, eşitlik için yollara düşen kadınlar, güzel şeylere inanan erkekler, rengini farklı gören hacılar, buzların erdiğinin farkında olan evsiz insanlar, alevi fark edilmeyen çiftçiler, şan ve şöhretini hatta maaş ve oturduğu evi fukaralara borçlu ya da vergilerimize borçlu olan zenginler, sanatçılar, futbolcular, müteahhitler ve dahası! Şimdi avantadan gülme vakti geldi geçti, bunun farkında mısınız?
Ortak kumbara vakti! – MUSTAFA KEMAL EVREN ÇİĞİL
- UYARI
- Sistem 2 Farklı Yöntemle IP Numaranızı Kayıt Altına Almaktadır. Yasal Durumlarda Bu Kayıtlar Yetkili Mercilere Tarafımızdan Verilecektir. Lütfen Yorumlarınızı Buna Dikkat Ederek Yazınız.
- Metruk bina toplantısı yapıldı
- Peçeli baykuş doğaya salındı
- Ispir ailesinden mevlide davet
- DİLEK LİVANELİ ÖĞRETMENLERLE TECRÜBELERİNİ PAYLAŞTI
- Hastanede yangın tatbikatı
- Seyir halindeki araç yangını söndürüldü
- Traktör sürücülerine reflektör dağıtıldı
- KAYMAKAM DOLU KÖYLÜNÜN SORUNLARINI TEK TEK DİNLEDİ
- Araç yangını söndürüldü
- Sıra sanayi sitesinde ..