YAPMADIĞIMIZ SOYKIRIMI KABULLENMEYİ REDDEDİYORUZ
Bir millet düşünün bin yıldır bu coğrafyada hüküm sürmüş. Temel gayesi ilahi kelimetullahı yaymak ve dünyaya adalet getirmek olmuş. İlahi davasının gereği bu süre içerisinde hiçbir milletin dinine, diline, töresine müdahale etmemiş. Sonra birileri gelmiş kendi kirli emelleri için buraları ateşe vermiş, yangın yerine çevirmiş. Yüz yıl önce buraları ateşe verip yangın yerine çevirenler, o gün yaşanan acılara sebep olanlar, o günkü acıların faturasını bugün bizlere yüklemeye çalışıyorlar.
Tarih boyunca olduğu gibi bugün de içeriden ve dışarıdan sürekli saldırıya maruz kalıyoruz. Kazandığımız zaferlerin sevincini yaşayamadan başka bir saldırının daha hedefi oluyoruz. 23 Nisan’da Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının coşkusunu yaşarken 24 Nisan’da büyük bir yalanla mücadele etmek zorunda kalıyoruz. 24 Nisan 1915 olayları. Sözde Ermeni Soykırımı yalanı. Her sene 24 Nisan’da Türkiye kamuoyunun tek gündem maddesi, “Amerikan başkanı ne diyecek, soykırım kelimesini kullanacak mı, kullanmayacak mı?” tartışması olmuştur. Amerikan başkanı Biden, yıllarca Demokles’in kılıcı gibi başımızın üzerinde salladıkları soykırım kelimesini kullanmıştır.
Binlerce yıllık şanlı tarihimiz araştırıldığında, Türk milletini soykırım kelimesi ile yan yana kullanmak, bırakın kullanmayı soykırım kelimesini bu milletle aynı cümle içerisinde ima bile etmenin abesle iştigal ettiğini göreceksiniz. Mazilerine mazlumların kanı bulaşmış zalimlerin bilgi ve belgeden yoksun ithamlarla Türk Milletini soykırım yapmakla suçlamaları kabul edilir bir durum değildir. Eğer söyledikleri gibi soykırım yapmış olsaydık, soykırıma uğradığı iddia edilen Ermeniler bu gün dünyada olmazdı. Sadece Ermeniler değil, Rum, Sırp, Bulgar, Macar dâhil birçok millet tarih sahnesinden silinip giderdi. Bunu biz değil bir Macar bilim adamı söylüyor: “Eğer Türkler her gün 50-55 Macar’ı öldürseydi bugün dünya da Macar diye bir millet kalmazdı.” Adı geçen milletlerin 300-400 yıl hâkimiyetimiz altında kaldığı düşünülürse ne demek istediği daha iyi anlaşılacaktır.
Yüzlerce yıl bu milletin egemenliği altında huzur içinde yaşayan, dinine, diline, töresine karışılmamak suretiyle varlığını devam ettiren milletler ne yaptılar. Ellerine geçen ilk fırsatta yedikleri sofraya ihanet ettiler, milleti sırtından hançerlediler, Kazıklı Voyvoda’ya rahmet okutacak zulümlere imza attılar. Buna rağmen bu millet o kadar âlicenap ki uğradığı zulme misli ile cevap vermemiş, daha hafifi ile yetinerek imparatorluk sınırları içerisinde ki bir yerden alınarak, yine imparatorluk sınırları içerisinde ki başka bir yere zorunlu göce tabi tutmuştur. Büyük devlet olmanın şanına yakışır bir şekilde bu göçün usul ve esaslarını belirleyen bir de göç yasası çıkarmıştır.
Ne yaptığını bilen, kendine güvenen bir devlet olarak bütün dünyaya devlet arşivlerini açarak gerçek bilgi ve belgeler eşliğinde hakikatleri araştırma komisyonu kurulmasını talep ediyoruz. Ama gerçeklerle yüzleşmeye cesaret edemeyen sözde soykırım savunucuları yanaşmıyorlar. Biliyorlar ki o belgelerin altından kendi ikiyüzlülükleri çıkacak. Ermenileri nasıl kışkırttıklarını, kendi okullarında nasıl eğittiklerini bütün dünya görecek.
Soykırım denmişken Tatko Mladiç anmadan geçemeyeceğim. O, “Türklerden intikam alıyoruz.” sloganı ile Bosna Hersek’te yüz binlerce Bosnalı Müslüman kardeşimizi katleden acımasız bir zalimdi. Bu soykırım daha dün denilebilecek bir zaman diliminde Avrupa’nın göbeğinde ve herkesin gözü önünde gerçekleşti. O kadar iğrenç şeyler yaşanmıştı ki bütün bu iğrençliklerin baş aktörü de işte bu Tatko Mladiç’ti. İsmini duyduğunuzda hepinizde bir tiksinti hissi oluştuğunu biliyorum. Aslında bu duygu sadece bizde değil, Mladiç’in kendi öz kızında bile oluşmuştur. O kadar ki babasının nasıl bir insan olduğunu öğrenen Ana Mladiç utancından ve vicdan azabından olsa gerek bir mezarlıkta kafasına kurşun sıkarak intihar etmiştir. Bir babanın evladına bırakacağı bundan kötü bir miras olamaz. Ama çok şükür bu millet evlatlarına böyle bir leke bırakmamıştır.
Hani derler ya millet sadece içinde bulunduğumuz zaman ve mekânda yaşayan insanlardan ibaret değildir. Geçmişte yaşamış ölülerimizle gelecekte doğacak nesilleri de içine alır. Bugün bu topraklarda alınlarımız açık, başımız dik, tarihimizle ve geçmişimizle gurur duyuyorsak bu atalarımızdan miras aldığımız şanlı geçmişimizdendir. Bu milleti kimse yapmadığı bir şey yüzünden suçlayamaz. Birileri bu şanlı geçmişimize leke sürmek isteyebilir ama biz buna müsaade etmemeliyiz. Müsaade etmek demek gelecek nesillere yüzlerini kızartacak, boyunlarını bükecek bir miras bırakmak demektir. Gelecek nesillere kötü bir miras bırakmamak için bulunduğumuz her ortamda haklılığımızı savunmak, hakikatleri dile getirmek zorundayız.
En kötüsü yapmadığımız bir soykırımı kabullenmek. Niye böyle söylüyorum. Özellikle yurt içinde bir kesim bu yönde bir algı operasyonu yönetmektedir. Özellikle boğaza nazır, viskilerini yudumlayarak ahkâm kesen adının Orhan olduğuna bakmayın, ruhunu Pamuk pazarında harallarla satılığa çıkarmış kişilerin, kiminle dayanışma içinde olduğu belli olmayan adına Boğaziçi Dayanışması dedikleri kirli ittifakların, “1915 Ermeni Soykırımı’nın 106’ıncı yıl dönümünde Ermeni halkının acısını paylaşıyor, onurlu direnişlerini saygıyla selamlıyoruz.” gibi zehirli fikirlerle insanımızın zihnini bulandırmaya çalıştıklarını görüyoruz. Olmayan bir soykırımı kabullenmek atalarımıza saygısızlık olduğu kadar, gelecek nesillerimize de ihanettir.
- UYARI
- Sistem 2 Farklı Yöntemle IP Numaranızı Kayıt Altına Almaktadır. Yasal Durumlarda Bu Kayıtlar Yetkili Mercilere Tarafımızdan Verilecektir. Lütfen Yorumlarınızı Buna Dikkat Ederek Yazınız.
- Başkan Olcar’dan esnaf ziyareti
- ATATÜRK İLKOKULUNDA DÜNYA ÇOCUK HAKLARI GÜNÜ ETKİNLİĞİ
- Kongreye Davet..
- Market denetiminde uyarı ve ceza verildi
- Yks tarihleri belirlendi
- Emniyetten başarılı operasyon
- Canlı hayvan pazarı açıldı
- Sağlık personeline modül eğitimi
- DAĞCILAR ATA’YA SAYGI İÇİN ZİRVE TIRMANIŞI YAPTI
- AÇIK HAVA SINIFLARININ AÇILIŞLARI YAPILDI