İRAN’DA NELER OLUYOR? – EMRE KIR

Tarih yapraklarında dünyanın dört bir yanı, top tüfeklerin, bombaların kullanıldığı nice efsanevi savaşlara, fetihlere sahne olmuştur. Eğer askeri gücün, cephanen üst düzey ise bir yeri ele geçirmek ya da istila etmek çok kolaydı.

Lakin şimdilerde durum biraz farklı… Teknolojinin, sanayinin ve elbette insan zekâsının bu alanlardaki ilerleyişi her kulvarda olduğu gibi devletlerarası rekabet ve psikolojik savaşlara da yansıdı. Öyle ki dünyanın bir ucundan diğer bir ucundaki herhangi bir yerleşkeyi teknolojik gücünle sıkıştırabiliyor, içişlerine müdahil olabiliyor ya da istediğinde tek bir tuşla haritadan silebiliyorsun. Özellikle süper güç dediğimiz ve dünyanın ekonomik ve siyasi istikrarına müdahil olmayı kendilerine vazife çıkaran devletler için bunu söylememiz gayet manidar.

Bilhassa bu müdahalelerin Müslüman kesimin çoğunlukta yaşadığı coğrafyalarda aktive edilmesi daha da manidar. Yakın zamanda önce Kuzey Irak’ta “Körfez Savaşı” ile sonrasında Mısır’da “Arap Baharı” ile boy gösteren bu faaliyetler en son Suriye’ye de sıçramıştı. Sözde demokrasi ve huzurun getirileceği bu bölgeler iç savaş ve parçalanmanın kanlı tarihini yaşadılar.

Rant, sömürme zihniyeti, çıkarlar ve dünyaya egemen olma düşüncesi hiçbir zaman bitmedi, bitmeyecek de… İran’da geçenlerde patlak veren ve şehirlerin yağmalanmasına kadar ilerleyen şehir protestolarının perde arkasında da görevini layıkıyla yerine getiren aktivistlerin, dünya dengesini kontrol etmeye çalışanların parmak izlerini çok rahat fark edebiliyoruz.

22 yaşındaki Mahsa Amani, zorunlu başörtü yasasına uymadığı gerekçesiyle ahlak polisi tarafından gözaltına alınmış ve gördüğü şiddet nedeniyle hayatını kaybetmişti. 1979 yılı itibariyle İslami devrim sonrası hem ekonomik hem de sosyolojik anlamda epey sıkıntılar yaşayan ve kökten dinci bir politika benimseyen bu ülkede maalesef kadınlara bu tür gaddarca zulümlere dünya çoğu kez şahit oldu. Ama sonrasında ülke genelinde başlayan protestolar şiddetli eylemlere dönüştü ve bu durum Mahsa Amini olayını aştı ve farklı yerlere gitmeye başladı. Tarihsel olaylara baktığımızda haklı gerekçeyle gerçekleşen olaylar sonrasında farklı gerekçelerle hep başka mecralara taşınmıştır.

Mahsa Amini’ nin ölümü de işte tarihte böyle bir olay olarak yerini aldı. Önceleri basit bir protesto gibi başlayan eylemler ,sonrasında farklı şehirlerde şehir ayaklanmalarına ve yağmalamaya dönüştü.

Yani her şey planlandığı gibi ilerledi. Perde arkasında her zamanki gibi kuklalar çok iyi yönetildi, gölge oyununu çok iyi aktive edildi. Peki ya kim bunlar? İran Şahı’nı kimler devirmek istedi? İran’ı kimler devre dışı bırakmak istiyor?

Özellikle ayaklanma kimliğine baktığımızda Kürt gruplarının çoğunluğu dikkat çekiyor. Bu olaydan bir hafta önce, Makü, Hoy, Urumiye gibi bazı hassas noktalara tırlarla Kürt grupların yerleştirildiğine dair çok ciddi kanıtlar var. Ki bu olayların bir benzeri 2009 yılında yaşanmıştı, o zaman da amaç rejimi devirmekti. Peki, bu adımlar hangi büyük planın bir parçası? Bu yapbozun ilk parçalarına baktığımızda karşımıza şüphesiz Kuzey Irak Kürt Cumhuriyeti çıkıyor. ‘Büyük İsrail’ in temelinin atıldığı parça. İkinci sırada İran’ın güneybatısı var. Bu bölgeyi İran’dan ayırıp Türkiye’nin doğu ve güneydoğusuna kadar uzanarak Büyük İsrail projesini hayata geçirmek en büyük hayalleri.

Bu sebeptendir ki, son zamanlarda bizim için tehditkâr ve pek haz etmediğimiz bir ülke olan İran’ın varlığı ve devamlılığı çok önemli. İran düşerse, bu Türkiye için dengeleri bozabilir.