Bir millete yapılabilecek en büyük ihanet geçmişi ile arasına mesafe koymak, geçmişle bağlarını koparmak, binlerce yıllık hafızasını silmektir. Atalarının düşünce dünyası ile yetişmemiş bir nesil öksüz ve yetimdir. Onun içindir ki zihinsel kodlarımıza öksüz ve yetimin garipliği çökmüştür. Tarihin her döneminde cesaretle kendisinden daha güçlü medeniyetler karşısında bile var olabilmiş bir millet nasıl oldu da içine kapanır hale geldi? İşte asıl sorgulanması gereken temel hakikat bu. Necip Fazıl gibi sözünü esirgemeyen cesur birisine bile; “öz yurdunda garipsin, öz yurdunda parya” dedirten şey nedir?
Nasıl oldu da öz yurdumuzda kendimizi garip hisseder hale geldik? Canımızla, kanımızla, alın terimizle kurduğumuz cennet vatanımızın üstüne baykuş gibi tüneyen, kurtuluş savaşında ortada gözükmeyen ama zaferden sonra galip bir komutan edasıyla en ön safta yer tutan, memleketin sahibi gibi ahkâm kesen yalancı kahramanlarda nereden çıktılar? Kim bunlar?
Kim oldukları belli değil, ortada gözükmüyorlar. İsim isim sayalım desem kapalı kutular. Kendilerini nasıl tanımladıklarını bilmiyoruz ama entelektüel dünya onları beyaz Türkler olarak tanımlıyor. Kendilerini bu ülkenin efendisi gibi gören beyaz Türklerin özelliklerini uzun uzun anlatmaya gerek yok sanırım, hepimiz üç aşağı beş yukarı bunların özelliklerini biliyor ya da en azından tahmin edebiliyoruz. Avrupalıların gözüyle dünyayı yorumlayan bu üstenci zihniyetin gözünde Anadolu insanı keçi çobanıdır. Keçi çobanıyla kendileri bir olabilir mi? Haşa! Düşüncesi bile onları delirtmeye yetiyor. Aslında Türkiye’de uzun yıllar devam eden mücadele de tam olarak buydu. Günlük olayların arkasındaki asıl savaş, çarıklılarla mutlu azınlığın savaşıydı.
Ankara’ya yolunuz düştüğünde 2006 yılında müzeye dönüştürülen Ulucanlar Cezaevini mutlaka ziyaret etmelisiniz. Orası adeta beyaz Türklerle keçi çobanı olarak gördükleri Anadolu insanının hesaplaştığı yerdir. Soğuk dehlizlerden geçip onlarca mahkûmun kaldığı devasa koğuşlara girdiğiniz zaman sizleri demirden yapılmış büyük sobalarla alelade ranzalar karşılar. Ranzaların bazılarında orada yatanların isimleri ve öz geçmişleri yazılmıştır. Kimler kalmamıştır ki orada. Necip Fazıllar, Osman Yüksel Serdengeçtiler, Nazım Hikmetler, Deniz Gezmişler, Mustafa Pehlivanoğulları, Muhsin Yazıcılar, Turan Güvenler. Yelpazeye dikkat edin. Sağcısı, solcusu, dincisi her kesimden insan var. Bu isimlerin özellikleri fikri ne olursa olsun beyaz Türklerin hakir ve hor gördüğü Anadolu insanı olmasıdır. Sözde efendiler, kendilerine göre bir düzen kurmuşlar, bu düzene dışarıdan yapılan her türlü saldırıya, bu saldırı ister sağdan gelsin isterse soldan fark etmez, tavır almış, saldırıyı yapanlar terbiye edilmek istenmiş, olmazlarsa da kalemleri kırılmıştır. Efendiler böyle istedi, uşaklar yerine getirdiler. En acısı da onlar acı çekerken sözde efendiler, purolarını yakmış, soğuk viski eşliğinde eğleniyorlardır.
Son zamanlarda Türkiye’nin gelişmesi ile birlikte mutlu azınlığın saltanı yıkılmaya başlamıştır. Özellikle 90 yıllarda üniversitelerin yaygınlaşmasıyla beraber Anadolu insanı siyasi, sosyolojik, kültürel ve ekonomik anlamda çok yol kat etmiştir. Günümüz Türkiye’sinde Anadolu insanı kendi değerleri ile birlikte var olabilme kabiliyetini geliştirmiştir. Mutlu azınlıkta bunun farkında. Altlarındaki zemin ellerinden kayıp gidiyor. Mutlu azınlığın son yıllarda nasıl bir ruh halinde olduklarını anlamak için Alev Alatlı’nın kaleme aldığı Beyaz Türkler Küstüler kitabını okumanızı tavsiye ederim.
Dünya gerçekliğinden kopuk, cam fanusta yaşayanların ne düşündüklerini önemsemeyebilirsiniz, halklılık payınız var. Onların ne düşündüğünden daha önemlisi bizim ne düşündüğümüz. Her karış toprağını kanımızla, terimizle yoğurduğumuz hala da yoğurmaya devam ettiğimiz güzel memleketimizde garip kalmaya devam mı edeceğiz. İkinci sınıf vatandaş olmayı, aşağılanmayı, hor görülmeyi kabullenecek miyiz? Yol ayrımındayız. Tarihin kırılma noktasındayız. Yıllar önce surda açılan mukaddes delik büyüdükçe memleket ufuklarında daha fazla görülmeye başladık. Asıl soru şu. Bizler dönüşüp geliştikçe nasıl bir yol takip edeceğiz? Efendilere mi benzeyeceğiz yoksa bin yıllık değerlerimizle yepyeni bir anlayış mı geliştireceğiz. Zor olan değerlerimizle birlikte var olabilmektir. Yoksa onlardan bir farkımız kalmaz. Bizi biz yapan şey değerlerimizdir. Biz değerlerimizle var olmuş bir milletiz. Ülkemizin geleceğini bu değerler üzerinde yeniden inşa edeceğiz. Garip olmaya, hüzünlenmeye yer yok. Çünkü biz bu milletin asli unsuruyuz ve garipliği asla kabul etmiyoruz. Bu böyle biline.
- UYARI
- Sistem 2 Farklı Yöntemle IP Numaranızı Kayıt Altına Almaktadır. Yasal Durumlarda Bu Kayıtlar Yetkili Mercilere Tarafımızdan Verilecektir. Lütfen Yorumlarınızı Buna Dikkat Ederek Yazınız.
- Açık hava sınıfları açılışları yapıldı
- Kadirli Ak parti gençlik kolları başkanı Alperen Demirci oldu
- Başkan OLCAR Ankara’da
- KADİRLİ’DE AÇIL HAVA SINIFLARI BİR BİR AÇILIYOR
- İMKB İLKOKULUNDAN KADİRLİ OKUYOR PROJESİNE DESTEK
- Kaymakam Dolu karayolları bölge müdürlüğünü ziyaret etti
- Zabıtadan fırın denetimi
- Kadirli’de öğretmenler günü kutlandı
- Başkan olcar’dan öğretmenler günü mesajı
- Vefat ve teşekkür mesajı