Salı Buluşmaları sonrası kendimde bir rahatlık olduğunu hissediyordum. İnsan, konuşa konuşa anlaşır diyenler boşuna dememişler şimdi anlıyordum. Ak Sakallının Sevgi Derneğinde yaptığı konuşmalar kısa, anlamlı ve net anlaşılır cümlelerdi. Tabi anlayanlar için. İnsanoğlu yaratılışı için doğruları kabullenmekte zorlansa da, alında doğrular, kesin, net ve anlaşılırdı.
Perşembe günü Sabah namazından sonra şehri bir gezmek istedim. Sabahın serinliği, kuş sesleri birde rızkını erken arayan insanların sesleri bunlar hep güzel şeylerdi. Sokaklar tam gezme havasındaydı. Kalabalıklar daha sokaklara akın etmemiş, şoförler trafikte ”kul hakkı yeme seanslarına” daha başlamamışlardı. Gerçi ekmek dağıtıcıları, emekçiler ve uzak memleketlere gidenler yola revan olmuşlardı. Tek tük de okul servis araçları arada bir kendini gösteriyordu. Belediyenin çöp arabası hızla yanımda durmasa, bir çöp konteynerinin yanından geçtiğimi farketmeyecektim. Çöpçüler denen temizlik canavarları, belli ki işlerini seviyorlardı. Birkaç saniye içerisinde koskoca konteyneri çöp arabasına boşaltıverdiler, etraftaki üç beş atığı da araca atıverip geldikleri gibi hızla uzaklaştılar. Bense yavaş yavaş yürümeye devam ettim, Çukurova’nın hayat damarlarından birisi olan Savrun Irmağının kenarına geldiğimde gördüğüm manzara içler acısıydı. Şöyle sağa sola bir baktım diyecek hiç bir şey yoktu. Birden aklıma kadim dostum Mustafa DEMİRCİ’nin bir sohbet arasında söylediği ve gerçekten çok önem verdiğim bir sözü geldi.Kadirciğim, bu ülkenin elden gidenlerinde öncelik Z Kuşağında değil, Elleri öpülesi Annelerimizde olmalıdır. Zira Anne iyi yetişmişse korkma demişti. Evet, şu gördüğüm manzara Sayın Demirci’yi bir kere daha haklı çıkarmıştı.
O güzelim Savrun Irmağı’nın tam da bulunduğum bu noktası çöpten geçilmiyordu. Ekmekler, parçalanmış, poşetlenmiş öylece ortalığa atılıvermişti. Şu yırtık poşettiler de yemek artıkları olmalıydı. Diğer taraftan çöp konteynerinin etrafında bulunan malzemeler de acı bir israfın en bariz görüntüleriydi.
Allah’ım ne israfkâr bir millet olmuştuk böyle. İnsan biraz düşündüğünde bu manzara gerçekten çok acıydı. Biz yediklerimizi bu kadar israf edersek gelecek nesillere ne bırakacaktık. Hani saçını koklamaya kıyamadığımız evlatlarımız vardı ya, onlara yiyecek olarak ne bırakacaktık. Bu koklamaya kıyamadığımız çocuklarımız gelecek zaman dilimlerinde, sabah bir kaşık şurup, öğlen 50 mğ’lik bir vitamin hapı, akşama suda eritilen gıdalar mı alacaklardı.
Bu düşüncelerle oradan ayrılırken Bayan bir komşumuzun yine unutamayacağım bir sözü aklıma geldi. Bizim evde hiç ekmek israfı olmaz Kadir gardaş,
-Ben artan somun ekmekleri komşunun ineğine , tavuğuna veriyorum!!!
”Sanki komşunun tavuğu ve ineği Fırın ekmeği ile besleniyor.”
Bahane de bir işgal değil mi, zihin işgali. Güya israf etmiyormuş.
- UYARI
- Sistem 2 Farklı Yöntemle IP Numaranızı Kayıt Altına Almaktadır. Yasal Durumlarda Bu Kayıtlar Yetkili Mercilere Tarafımızdan Verilecektir. Lütfen Yorumlarınızı Buna Dikkat Ederek Yazınız.
- Metruk bina toplantısı yapıldı
- Peçeli baykuş doğaya salındı
- Ispir ailesinden mevlide davet
- DİLEK LİVANELİ ÖĞRETMENLERLE TECRÜBELERİNİ PAYLAŞTI
- Hastanede yangın tatbikatı
- Seyir halindeki araç yangını söndürüldü
- Traktör sürücülerine reflektör dağıtıldı
- KAYMAKAM DOLU KÖYLÜNÜN SORUNLARINI TEK TEK DİNLEDİ
- Araç yangını söndürüldü
- Sıra sanayi sitesinde ..