İçinde bulunduğumuz zamanda dünya olağanüstü bir dönemden geçiyor. Bu olağanüstülük durumu gelişmiş ya da gelişmekte olan modern ülkelerde daha belirgin bir şekilde yaşanmaktadır. Dünya coronavirüs salgınının kıskacında kıvranmaktadır. El bebek gül bebek yetişmiş nesiller için alışık olunmayan bir durum bu. Bu olağanüstülük durumu, vahşi batının, kendilerinin el bebek gül bebek yetişmeleri için kana buladıkları coğrafyalarda Afrika, Ortadoğu gibi ülkelerde, o kadar da önemsenecek bir durum değil, ya da en azından bize yansımıyor. Acılarda bile ayrımcılık, batının kutsanması adına vahşi kapitalizmin geldiği en insafsız nokta. Bu durumun Afrika, Ortadoğu gibi ülkelerde yeterince önemsenecek bir durum olmamasının sebebine gelince. Bu coğrafyalar, gözü dönmüş emperyalizmin, yüzyıllardır açtığı derin yaralarla zaten acı çekmekteler.
Belki bugün farkında değiliz; ama bugünler geçip hayat normale döndükten sonra arkamıza dönüp baktığımızda bu illete ne çok kurban verdiğimizi anlayacağız. Sevdiklerimiz, eşimiz, dostumuz, akrabalarımız birer birer kayıp gitmekte aramızdan. Bu illete kurban verdiğimiz değerlerimizden bir tanesi de Mithat Sevin abimizdir. Büyük çoğunluğunuzun, “Bu da kim miş? dediğini duyar gibiyim. Evet, pek çok kişi bu güzel insanı tanımaya bilir. Eğitim camiası özellikle Eğitim Bir-Sen’liler, Eğitim- Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı olması hasebiyle kendisini yakından tanımaktadırlar. Kendisi Eğitim Bir-Sen Genel Başkan Yardımcılığı görevini ifa ediyordu; ama o her şeyden önce bizim abimizdi.
Anadolu insanı, insan sarrafıdır. Ölçer biçer herkese hak ettiği değerini verir. Ne bir eksik, ne bir fazla. Makamına, mevkiine, mesleğine, kişiliğine, karakterine uygun bir unvanı da bulup ona paye olarak verirler. Mithat Sevin’i kişiliğiyle, karakteriyle, duruşuyla yakından tanıyanlar ona abi unvanını layık görmüşlerdir.
Mütevazı kişiliği, alçak gönüllüğü, beyefendi duruşu ile tanıdığımız değerli dava adamı abimiz aramızdan sessizce ayrıldı. Belki gidişi sessiz oldu; ama arkasında öyle güzel bir miras bıraktı ki gelecek nesillere. Mevlana insanı çok güzel tanımlar: “İnsan düşünceden ibarettir, gerisi ettir, kemiktir.” der. Bu dünyada bizden geriye kalan en kıymetli mirasımız düşüncelerimiz olacaktır. Bu milletin derdiyle dertlenen, bu milletin değerleriyle barışık olanları bu millet asla unutmaz. En kıymetli hazinesi yapıp, toprağın bağrında saklar.Bugün Anadolu yüzyıllardır olduğu gibi haksızlığın, zulmün karşısında sarsılmaz bir kale gibi duruyorsa bunu imanına, inancına, ahlakına ve töresine borçludur. Binlerce yıldır âlimlerin ilmiyle, irfanıyla şehitlerimizin şehadetleriyle, basiretli devlet adamlarımızın dirayetli duruşlarıyla, halkımızın engin hoşgörüsü ile oluşturulan bu sarsılmaz kalemizin her daim gözü pek bekçileri olmuştur. Hepsi de dünyalık hiçbir menfaat beklemeden vazifesini yerine getirmenin iç huzuru ile dünyamızdan ayrılmışlardır.
Mithat Sevin abimizi kıymetli yapan şeyde bu sarsılmaz kalenin gözü pek bekçilerinden biri olmasıdır. Mithat Sevin abimizde bu milletin derdini kendine dert edinmiş, onlarla gülmüş, onlarla ağlamış, bu milletin türküsünü söylemiş bir eğitimciydi. Onu sadece eğitimci yönüyle vurgulamak onu eksik tanımlamaktır. O öğrencilik hayatından itibaren sivil toplumun içinde yer almış, şahsına münhasır, mümtaz bir şahsiyetti. Üniversite yıllarında Milli Talebe Birliğinde başlayan sivil toplum serüveni Eğitim Birsen Genel Başkan Yardımcısı olarak son nefesine kadar devam etti. Sarsılmaz kalenin her gözü pek bekçisi gibi onun da temel gayesi faziletli bir hayatın inşası olmuştur. Devlet millet dayanışmasının sağlam temeller üzerinde yeniden inşa edilmesini geleceğimiz acısından vazgeçilmez olarak gören Sevin, bunun için köklerimize dönmemiz gerektiğine inanır. Fazileti, erdemi ileriye doğru akan hayatın en büyük rehberi olarak kabul eder.
Mithat Sevin abimizin şahsında sarsılmaz kalenin gözü pek bekçilerini hürmetle selamlıyor, ebediyete irtihal edenleri rahmet ve minnetle yâd ediyoruz. Sizin gibi güzel insanlar olduğu müddetçe emin olun bu kale sarsılmaz.