Her şeyin baş döndürücü bir hızla geliştiği dünyada hiçbir şeyin hızına yetişemiyoruz. Kısa süre içerisine çok şey sığdırmaya çalışıyoruz. Hep bir koşuşturma halindeyiz. Bir yerlere yetişme telaşında ömrümüzü heba ediyoruz, farkında değiliz. Hayat o kadar hızlı akıyor ki her şeyi anlık yaşıyoruz. Kısa bir süre içinde olup bitiyor her şey. Onun için sevinçlerimiz de kısa sürüyor, açılarımız da. Hele şaşırmaya fırsatımız bile olmuyor. Duygularımızı sindire sindire yaşayamıyoruz. Onun içindir ki duygularımız karmakarışık. Konuşmalar kısaldı, sohbetin tadı kaçtı. Anlatmak istediklerimizi kısa süre içerisinde anlatmalıyız. Daha fazlasına tahammülümüz yok. Elimize ne geçecek onu da bilmiyoruz, ama kaptırdık bir kere kendimizi gidiyoruz. Bilmem nereye kadar. Nerede bitecek bu koşuşturmaca.
Hayatımızı buna göre dizayn ediyoruz. Kullandığımız araçlar ve yöntemler değişti. Son zamanlarda moda haline gelen otuz kırk saniyelik kısa videolarda bu anlayışın bir ürünü. Mesajlar otuz kırk saniyelik kısa videolarla veriliyor. İçinde bulunduğu çağı sorgulayan birisi olarak böyle şeylere karşı olsam da hayatın bir gerçeği, kaçamıyorsun. Bir dostum sosyal medya üzerinden bir video atmış. Gönülsüzce baktım. Ama itiraf edeyim, bayıldım. Video dediysem öyle alel usul çekilmiş bir video değil. Bir filmin kısa bir kesiti. Orhan Kemal’in Çukurova insanını anlattığı, Bereketli Topraklar Üzerinde, romanından aynı adla sahneye uyarlanmış filimden bir kesit. Videoya beni hayran bıraktıran şeyse, Anadolu’yu ve Anadolu insanını çok güzel anlatmasıydı. Yeri gelmişken şunu da belirtmeliyim ki bugün büyük bir edebiyatçı yetiştiremiyorsak, sebebi edebiyatçılarımızın Anadolu’ya sırtlarını dönmesidir.
Bu bambaşka bir yazının konusu biz videomuza geri dönelim. Gerçi you tube üzerinden, donuyok, diye yazdığınızda videonun orijinaline ulaşabilirsiniz, ama ben yine de bahsetmek istiyorum. Çırçır fabrikasında çalışan iki arkadaş harala pamuk basıyor. Giyiminden kuşamından hali vakti yerinde olduğu belli olan birisi yanında bir başka kişiyle birlikte, iki arkadaşın yanına geliyor. Hali vakti yerinde olan; “Ne oluyorsunuz? Diye soruyor. Cevap yöresel ağızla:” Donuyok.” Adam azarlıyor.” Donuyoruz desene lan hırt.” Ne kadar ısrar etse de işçi, donuyoruz, demiyor. Her defasında ısrarla: Donuyok.” Diyor. Sonradan kâtip olduğunu öğrendiğimiz hali vakti yerinde olan adam; “Mahsus mu yapıyorsun lan ayı.” diyor. Lafa kâtibin yanındaki; “Nefesinizi boşa tüketmeyin, bunlar nere insanlık nere. Var mı somun yerler.” Diyerek giriyor. Sonra da ikisi sahneden ayrılıyorlar. Nefesini boşa tüketme diyen, herhalde kâhya olmalı. Oldum olası böylesi adamları sevmem. Çoğu zaman ikiyüzlü olurlar. Tek maharetleri yalakalıktır. Efendilerine yalakalık yaparlarken başkalarını ezerler, hor görürler, küçümserler. Zaten bu dünya ne çektiyse hep bu tiplerden çekti. Her şeyin baş döndürücü bir hızla değiştiği günümüzde değişmeyen bir şey var. Öz değişmiyor. Hali vakti yerinde olanların dişiyle tırnağıyla çalışıp çabalayanlara bakış açısı. Üstenci, kibirli, küçümseyen.
İkisi sahneden ayrıldıktan sonra az önce donuyoruz diyemeyen yurdumun güzel insanı gayet sakin bir şekilde, donuyoruz, diyor. Yanındaki arkadaşı; Kâtibe niye söylemedin? Diye sorunca verdiği cevaba bayıldım. Beni mest eden de işçilerin bu tavrı oldu. “Keyiflensin, diye. Bizi ayı kendisini adam bellesin fukara.” Aman Allah’ım bu ne tevazu, ne büyük bilgelik. İşte Anadolu’da değişmeyen şeyde bu öz. Bu ruh hali hale dipdiri.
Ben bu Türkçeye hayranım. Ama daha da önemlisi bu Türkçeye ruhunu katan Anadolu insanına hayranım. Anadolu insanını erdemli ve hoşgörülü yapan şey güzel Türkçemizdir. Anadolu insanı kelimelerle konuşmuyor, Türkçe ‘ye adeta kendi ruhunu katıyor. Alın size fukara kelimesi. Kelime anlamı, parası pulu, malı mülkü olmayan demektir. Ama Anadolu insanı o kelimeye öyle güzel bir anlam katıyor ki gerçek fakir zengin kimmiş anlıyoruz. Gerçek fukara, malı mülkü, parası pulu olmayan değil, insanlıktan nasibini almamış olandır.
Gönlü zengin Anadolu insanı binlerce yıldır bu engin hoşgörüsü, mütevazılığı ile aslında acınacak haldeki gerçek fukaralara gülüp geçmiş bu toprakları sevgi mayası ile mayalamıştır. Binlerce yıldır bizleri yok etmek isteyenler bu sevgi ve hoşgörü ortamında eriyip gitmişlerdir. Unutmayalım, merhamet en büyük silahtır.
- UYARI
- Sistem 2 Farklı Yöntemle IP Numaranızı Kayıt Altına Almaktadır. Yasal Durumlarda Bu Kayıtlar Yetkili Mercilere Tarafımızdan Verilecektir. Lütfen Yorumlarınızı Buna Dikkat Ederek Yazınız.
- DOĞASEVERLERİ YAĞMURDA DURDURAMADI
- Metruk bina toplantısı yapıldı
- Peçeli baykuş doğaya salındı
- Ispir ailesinden mevlide davet
- DİLEK LİVANELİ ÖĞRETMENLERLE TECRÜBELERİNİ PAYLAŞTI
- Hastanede yangın tatbikatı
- Seyir halindeki araç yangını söndürüldü
- Traktör sürücülerine reflektör dağıtıldı
- KAYMAKAM DOLU KÖYLÜNÜN SORUNLARINI TEK TEK DİNLEDİ
- Araç yangını söndürüldü