Evimiz yandı. Hiçbir şey kalmadı. Doğası, göğü, hayvanı, böceği, toprağı, türü, bitkisi, suyu… Şimdi sorulan sorular var. İyi de kül olduktan sonra sorulan sorular, sorular ne işe yarar?
Canımız alındı. Parçalara ayrıldı. Etimiz, kolumuz, kanadımız, tavrımız, tarzımız, özümüz, sözümüz, özgür ruhumuz… Şimdi sorulan sorular var. İyi de biz göç ettikten sonra sorulan sorular, sorular ne işe yarar?
Kitapsız kaldılar. Yalnızlaştırıldılar. Nefret, vicdan, Türkçe, Matematik, düşünce, hayaller, sıra ve masa, belki de koşarak coşmak… Şimdi sorulan sorular var. İyi de Kitapsız yazılan romanın ardında sorulan sorular, sorular ne işe yarar?
İşin ehliyetini sattılar. Hadsizlik içinde kayboldular. Sınav, sözlü, itibar, liyakat, irade, öngörü, yarar, tavsiye… Şimdi sorulan sorular var. İyide taraf olduktan sonra gelinen makama sorulan sorular, sorular ne işe yarar?
Ocaklar markasız. Eline oyuncak verildi. Kredi, borç, banka, faiz, sanal para, iddia, bahis… Şimdi sorulan sorular var. İyi de alın teri olmadan kazanılan kağıda sorulan sorular, sorular ne işe yarar?
Makam kapısını kapattılar. Çift cepli pantolon giymeye başladılar. Şirket, devlet, millet, anonim, vakıf, kayyum, özel… Şimdi sorulan sorular var. İyi de milli güreşçi 5 maaşla zengin olduktan sonra sorulan sorular, sorular ne işe yarar?
Altta kalanın canı çıkmadı. Alt takım bitti. Çarşı, Pazar, alışveriş, kurban, et, tohum, çiftçi, bakkal, manav, ev, yemek… Şimdi sorulan sorular var. İyi de herkes açım derken bunca israfı yapan ben miyim? diye sorulan sorular, sorular ne işe yarar?
Nesil fukara. Z nesli diyerek bitirilen koca bir çağ peydah oldu. Telefon, internet, asosyal, şizofreni, boş beyin, tüketim, uyku, eğlence, üşengeçlik, kaygı… Şimdi sorulan sorular var. İyi de minnoş minnoş yetiştirdikten sonra kaçan gemi ardına sorulan sorular, soruların ne işe yarar.
Ülkenin, insanlığın, geleceğin meseleleri hep aynıdır. Yeşilçam’da tecavüz olurdu ardına sosyal mesaj verilir çözüme koşulurdu. Ülkeler iyi idare edilemezse gururla seçime gidilirdi sandıkta galip gelen rakibine selam verirdi. Makama o mesleğin insanı seçilirdi varını yoğunu milleti için harcayacağına yemin ederdi. Tüpü, gazı, yolu, sağlığı evet sadece bunları dert ederlerdi lakin sıra da bekleseler, çamurda da yürüseler bu denli şizofren olacakları akıllarına gelmezdi. Yolda; amca yeğen, hala kuzen gecelere kadar eğlenirdi kıçını kollayarak yürüyeceğini hayal edemezdi.
Meseleler aynıyken yaratılan algılar herkesi çözümden uzaklaştırır. Pof pof diyerek asitleştirilen yeni nesil, vay vay diyerek zenginliğine zenginlik katan hep aynı kişiler, aman aman diyerek korumaya çalışılan ve doğasından uzaklaştırılan havyanlar, vah vah diyerek mayın atılan en önemli kurumumuz aileler, ah ah diyerek bitirilen şehit edebiyatı, hamd olsun diyerek sefalete sürüklenen mutfaklar, tamam tamam diyerek makama getirilen beceriksizler…Ve dahası!
Bu coğrafyada meseleler hep aynıyken farkında değil misiniz oyun aslında çok farklı… Koş din kardeşim koş… Amacın neyse ilerde anlatırsın bu millete!