“31 Mart’ta çok önemli bir karar vereceğiz!

“31 Mart’ta çok önemli bir karar vereceğiz!

Motosiklet kulüplerinden başkan Tarhan’a destek

Motosiklet kulüplerinden başkan Tarhan’a destek

Şahin müjdeyi sahada verdi…

Şahin müjdeyi sahada verdi…

ANDIRIN CADDESİ İFTARI 28 MART 2024 PERŞEMBE GÜNÜ

ANDIRIN CADDESİ İFTARI 28 MART 2024 PERŞEMBE GÜNÜ

ÖĞRETMEN KİMDİR ?

ÖĞRETMEN KİMDİR ?

    • 4 Şubat 2021 - 07:22:20


Dışarıda gürül gürül yağan bir yağmur. Elimde bir çay bardağı pencereden cama vuran yağmur damlaları eşliğinde çayımı yudumluyorum. Bilgisayarda Safiye Ayla’nın söylediği, “Muhabbet bağına girdim bu gece” şarkısı çalıyor. İçimi bir efkâr kaplıyor. İnsan elindekinin kıymetini kaybedince anlarmış ya şimdi bizde öyle olduk. Farkında olmadığımız ne çok şeye sahipmişiz. Elimdeki çay ve dinlediğim şarkı içimdeki bir duyguyu depreştirdi. Muhabbet. Sıcak bir çayın eşliğinde dostlarla edilen sohbeti, muhabbeti özledik.
Bizler muhabbet ehliyiz. Muhabbeti severiz. Bir dostla yapılan muhabbet ruha gıdadır. Büyük üstat Saadettin Kayak’ın ifadesi ile; “muhabbet doyulmaz bir pınar.” Hakkını teslim etmek lazım. “Muhabbet bağına girdim bu gece” eserinin güftecisi büyük üstat dünyanın en güzel insanı ile muhabbet etmiş; Peygamberimizle(sav). Kendi ifadesi ile gece rüyasında Peygamberimizle(sav) muhabbet eden üstat sabahında bu eseri yazmıştır.
Ömür dediğimiz şey elimizden kayıp gidiyor. Yaşamak için aldığımız her nefes bizi biraz daha ölüme yaklaştırıyor. Ama ne gam. Ölüm Allah’ın emri. Elbet öleceğiz. Ama fani ömrümüzü muhabbetle sevgiyle demleyelim. Tıpkı bir çay gibi. Çay bizim için içecekten öte şeyler ifade eder. Çay bizde sevginin, muhabbetin katığıdır. Gönül adamı Âşık Veysel’in güzel ifadesi ile; “ Benim sana verebileceğim çok bir şey yok aslında. Çay var, içersen. Ben var, seversen.” Bir insanın sevdiğine sunabileceği en kıymetli şey sevgiyle demlenmiş bir bardak çaydır. Onsuz bir dost meclisi eksiktir. Ama asıl olan çay değildir. Gönül ne çay ister ne kahve, gönül muhabbet ister çay bahane. En büyük hasretimiz muhabbetedir. Dostla içilen bir çayın tadı deminde, şekerinde değil, içimizi ısıtan muhabbetin buğusundadır.
Amerika’da yapılan bir araştırmada mutluluğun kaynağı bulunmaya çalışılmış. Uzun soluklu bir araştırma bu. Birbirinden farklı sosyal çevreden seçilmiş çocuk yaştaki deneklere yetmiş yaşına geldiklerinde sorulmuş: “Bunca yıl yaşadınız sizce mutluluğun kaynağı nedir? Sizlerin tahminlerini az bucuk tahmin edebiliyorum; para, servet, şöhret, iyi bir eş… Bu saydıklarımızı söyleyenler olmuş elbet, ama büyük çoğunluğu iyi bir dost demişler.
İnsan ne kadar kalabalık içinde olsa da gönül dinginliği sönmüyor. Onu dindirecek bir gönle, dost gönlüne ihtiyaç duyuyor. Mevlana ki devrin en büyük âlimi, etrafında belki de binlerce kişi var. Ama o yine de yalnız ve muhabbete hasrettir. Mevlana’nın, bir gönül ehlinin hasreti ile yanıp tutuştuğu demlerde karşısına Şems çıkar. Mevlana’nın Şems ile sohbetleri meşhurdur. Hele bir defasında 15 gün hiç ayrılmadan sohbet ettikleri söylenir. Kem gözler, haset bakışlar bu dostluğun arasına girer. Şems kaybolur. Onu kaybeden Mevlana hasretinden yanar, tutuşur. Ondan yalan olduğunu bile bile haber getirenleri hediyelere boğar, doğru habere can kurban etmeye hazır.
Muhabbet denince bilinmesi gereken bir şey var. O da bizim en büyük muhabbetimiz kutsalımızadır. Kutsalımıza el uzatılması bizim kırmızıçizgimizidir. İnsan haklarını kendilerine perde yapan bazı ahlak yoksunları, her türlü hayâsızlığı meşrulaştırmaya çalışırlarken kutsalımıza saldırma hayâsızlığını da kendilerine pis bir gaye edinmişlerdir. Son zamanlarda Boğaziçi Üniversitesinde yaşanan olaylar ve gelişmeler göstermiştir ki bu sadece basit bir rektör ataması değildir. Hastalıklı bir zihniyetin var olma mücadelesidir. Bu zihniyet o kadar pisliğe bulanmıştır ki her türlü ahlaksızlığı sergileyebiliyorlar. Başkalarının kutsalına el uzatacak kadar ahlak yoksuludurlar. Kendilerinden başkasına tahammül edemezler. Yaptıkları ahlaksızlığı protesto edenleri fişleyecek kadar demokrat görünümlü faşistlerdir.
Kendi pisliklerinde boğuldukları yetmezmiş gibi tahrik dili kullanılarak battıkları bataklığın çamurunu üzerimize sıçratmaya çalışıyorlar. Hayâ yoksunu olanlar bizim Kâbe’ye nasıl bir muhabbet beslediğimizi çok iyi bilirler. Ama her defasında içlerindeki kini ve kiri kusmayı fıtratlarının gereği çok iyi bilirler. İlim ve irfan yuvası olması gereken üniversiteleri ele geçirip iğrenç emellerine alet etmeye çalışmaları millet olarak vicdanlarımızı yaralamaktadır. Boğaziçi üniversitesine rektör atanmasını protesto etmek bahanesiyle yapılan gösterilerde Kâbe’nin resmini yere sererek, resmin etrafını iğrenç sembollerle kuşatarak milleti tahrik etmek istemeleri bayatlamış bir yöntemdir. Bu millet sizin oyununuza gelmeyecek kadar basiretli, kendi kutsalını çatışma ortamına girmeden koruyacak kadar da gayretşinazdır. Kınamacıların kınamasından korkmazlar.
Hepimiz biliyoruz ki bugünler inşallah geçecek, ama ahlak yoksulu insanlar her zaman var olacaklar. Sizlerin tahrikleri bu milletin birbirlerine olan muhabbetini engelleyemeyecektir. Dost meclisleri tekrardan kurulduğunda, çay deminde ruha şifa ehli muhabbetle mest olacağız. Siz ise pisliklerinizde boğulup gideceksiniz.

  • UYARI
  • Sistem 2 Farklı Yöntemle IP Numaranızı Kayıt Altına Almaktadır. Yasal Durumlarda Bu Kayıtlar Yetkili Mercilere Tarafımızdan Verilecektir. Lütfen Yorumlarınızı Buna Dikkat Ederek Yazınız.
  • Yorumla

ANKET

Sitemi nasıl buldunuz?

Üye Girişi
  • Kullanıcı Adınız
  • Şifreniz